Susuluk Kazası'nın aydınlatılması talebiyle başlatılan 1 Dakika Karanlık eylemi sürerken, tarihe "post-modern darbe" olarak geçen 28 Şubat dönemi yaşandı. Eylem başladıktan beş ay sonra Başbakan Erbakan istifa etti ve Refah-Yol hükümeti düştü.
Asker, Refah Partisi’ne karşı tutumunu aslında 28 Şubat’tan yıllar önce açık etmişti. 24 Aralık 1995 genel seçimleri sonucunda geçerli oyların yaklaşık yüzde 21’ini alan Refah Partisi (RP) sandıktan birinci çıkmış, ancak hiçbir parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edememişti. RP’yi ANAP ve DYP izlemişti. Ancak ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da, dönemin başbakanı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de Erbakan ile koalisyon kurmayı reddetmişti.
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’yi arayarak Yılmaz ve Çiller’i Refah Partisi’yle koalisyon kurmamaları konusunda uyarmasını istediği, bunun üzerine Kalemli’nin Çiller’i ziyaret ederek Karadayı’nın uyarısını ilettiği yıllar sonra ortaya çıkacaktı.[1]
Sonuç olarak Çiller ve Yılmaz ‘dönüşümlü başbakanlık’ formülüyle 6 Mart 1996’da ANAYOL koalisyonunu oluşturdu. Çiller hakkındaki ağır yolsuzluk iddiaları ve meclis güven oylamasında ANAYOL’un yeterli oy alamadığı yönündeki Anayasa Mahkemesi kararı sonucunda koalisyon, kurulduktan yaklaşık 3,5 ay sonra Mesut Yılmaz’ın başbakanlıktan istifa etmesiyle dağıldı.
Tanklar yürüdü
28 Haziran 1996'da Erbakan'ın Başbakanlığı altında Refah-Yol koalisyon hükümeti kuruldu. Çiller de Başbakan Yardımcısı oldu. 4 Şubat’ta Sincan’da tanklar yürüdü, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in tankların yürütülmesi hakkında ‘demokrasiye balans ayarı yaptık’ dediği yazıldı. Daha sonra Bir bu iddiayı reddetti.
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bir numaralı sanığı olduğu 28 Şubat davasında 2013 Aralık'ta verdiği savunmada 1997’de ‘huzursuzluk yarattığını’ iddia ettiği olaylar arasında Erbakan’ın ‘kanlı mı olacak kansız mı’ ifadesini, Başbakanlık’ta tarikat mensuplarının katıldığı iftar yemeğini, Sincan’da ‘Kudüs Gecesi’ adıyla anılan tiyatro oyununu ve davetlilerden İran Büyükelçisi’nin şeriat hakkında yaptığı yorumları sıraladı.
MGK ve Erbakan'ın istifası
28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) hükümetin uygulamalarını eleştiren ve "irticai faaliyetlere karşı" mücadele çağrısı yapan bildiriyi yayınladı. On sekiz maddelik listeden öne çıkan talepler arasında tarikatlarca işletilen okul, vakıf ve yurtların kapatılması, zorunlu ilköğretimin beşten sekiz yıla çıkartılması, İmam Hatip okullarının sayısının sınırlandırılması, bazı medya gruplarının kontrol altına alınması ve kamudaki irticai kadrolaşmanın sonlandırılması vardı.
Bu, ‘Postmodern darbe’ diye nitelendirilen, Erbakan’ın istifasına ve Refah-Yol hükümetinin düşmesine yol açacak sürecin başlangıcıydı.
Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediği öne sürülen firmalardan alışveriş yapılmamasını talep etti; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyelerine ‘irtica’ konusunda brifing verildi. Erbakan, 18 Haziran’da istifa etti.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, RP ve DYP arasındaki ‘dönüşümlü başbakanlık’ protokolünü dikkate almayarak yeni hükümeti kurma görevini Başbakan Yardımcısı ve DYP başkanı Tansu Çiller yerine ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. 30 Haziran’da göreve başlayan 55. hükümetin (ANASOL-D) Başbakanı Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı da Bülent Ecevit oldu.
28 Şubat ile ilgili soruşturma, olaydan 15 yıl sonra başladı. Hala devam eden davanın ilk duruşması 2 Eylül 2013’te görüldü. Hükümeti devirmeye teşebbüs iddiasıyla açılan davanın 103 sanığının arasında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir ile emekli orgeneraller Erdal Ceylanoğlu, Çetin Doğan, Teoman Koman ve Fevzi Türkeri de bulunuyor.
28 Şubat’ın etkileri yıllarca devam etti. On binlerce başörtülü kadın üniversitelere alınmadı, milyonlarca kişi 28 Şubat'tan sonra askerin oluşturduğu Batı Çalışma Grubu tarafından (BÇG) fişlendi. BÇG askerden öğrenci yurtları, dernekler, vakıflar, Kuran kursları, İmam Hatip okulları gibi kurumlara gidenlerin tespit edilmesini istemişti. Kürt halkının üzerindeki baskılar ve faili meçhuller de 90’lar boyunca tüm hızıyla devam etti.
Andıç ve Akın Birdal suikastı
1998’de ‘Andıç’ adıyla anılan olayda, aralarında Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar’ın da bulunduğu gazeteciler PKK’yle işbirliği yaptıkları iddiaları Hürriyet ve Sabah’ta yayınlanca işlerinden oldu. Aynı gazeteler tarafından hedef gösterilen İHD Başkanı Akın Birdal da suikasta uğrayarak ağır yaralandı.
Sol kesimler, bugünün siyasi yapısının 28 Şubat ürünü olduğu, AKP’nin yükselişine sebep verdiği ve Susurluk’un üzerini örttüğü yorumlarını yapıyor. Bu süreçte muhafazakar kesim üzerinde kurulan baskının AKP iktidarını yarattığı da yaygın bir görüş.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Kasım 2014’te Sincan'da yaptığı bir konuşmada "Sincan'da 28 Şubat'ın fitilini ateşleyen işleri yapanlara şunu söylemek istiyorum: Siz kaybettiniz, biz kazandık" demişti. (Eİ/HK)
[1] 2012’de TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat alt komisyonunun tutanaklarından.